bilgialemi
  179
 

 

Karınca Mucizesi

                                Giriş

Yeryüzünde en kalabalık nüfusa sahip olan canlılar, karıncalardır. Her yeni doğan 40 insana karşılık, 700 milyon karınca dünyaya gelir. Ve bu canlılar hakkında öğrenebileceğimiz çok fazla bilgi vardır.
Böcek türlerinin en "sosyal"lerinden biri olan karıncalar, son derece iyi "örgütlenmiş" bir düzen içinde, "koloniler" denen topluluklar halinde yaşarlar. Örgütlenmeleri öyle gelişmiş bir düzen içindedir ki, bu açıdan insanlarınkine benzer bir uygarlığa sahip oldukları bile söylenebilir. 
Karıncalar besinlerini üretip depolarken, yavrularını gözetir, kolonilerini korur ve savaşırlar. Hatta "terzilik" yapıp, "tarım"la uğraşan, "hayvan yetiştiren" koloniler bile vardır. Aralarında çok güçlü bir iletişim ağı bulunan bu hayvanlar, toplumsal örgütlenme ve uzmanlaşma açısından bakıldığında, hiçbir canlı ile kıyaslanamayacak üstünlüktedirler.
Günümüzde toplumsal örgütlenmeleri sağlamak, sosyo-ekonomik sorunlara kalıcı çözümler bulabilmek için kurulan "düşünce grupları"nda (think-tankler), üstün zeka ve eğitim düzeyine sahip araştırmacılar geceli gündüzlü çalışmalar yapmaktadırlar. İdeologlar asırlardır sosyal modeller üretmektedirler. 

Bunca yoğun çabaya rağmen dünya geneline baktığımızda, henüz ideal bir sosyo-ekonomik toplum düzenine ulaşılabilmiş değildir. İnsan toplulukları içinde daima rekabete ve kişisel çıkarlara dayalı bir düzen anlayışı olduğundan, kurulan düzenlerin kusursuz olması hiçbir zaman mümkün olamamaktadır. Oysa karıncalar kendileri açısından en ideal olan sosyal sistemi milyonlarca sene öncesinden günümüze kadar hiçbir aksaklığa meydan vermeden sürdüregelmişlerdir.
Peki bu milimetrik canlılar nasıl oluyor da böyle bir düzeni sağlayabiliyorlar? Bu mutlaka cevap aranması gereken bir sorudur. 



                  
                               80 milyon yıllık karınca
                                fosili. Bu fosil bize, 
                               karıncaların 80 milyon yıldır 
                              hiçbir değişime 
                              uğramadıklarını açıkça 
                              göstermektedir.



Bu soruya cevap vermeye çalışan evrimciler, karıncaların 80 milyon yıl önce arkaik bir yabanarısı türü olan "Tiphiidae"den türediklerini, 65-40 milyon yıl önce aniden "kendi iradeleriyle" sosyalleşmeye başladıklarını ve böceklerin evriminin en üst basamağını oluşturduklarını iddia ederler. Ancak bu sosyalleşmenin sebeplerini ve oluşumunu herhangi bir şekilde açıklamazlar. Çünkü evrimin temel mekanizması, hayatlarının devamı için canlıların birbirleriyle kıyasıya mücadele etmelerini gerektirmektedir. Buna göre her tür ve o türün içindeki her birey yalnızca kendisini ve kendi yavrularını düşünür. (Yavrularını düşünmeye neden ve nasıl başladığı sorusu da Evrim için ayrı bir çıkmazdır, ama şimdilik bu noktayı atlıyoruz.) Bu tür bir "evrim kanunu"nun nasıl olup merkezinde fedakarlığın yer aldığı bir sosyal sistemi oluşturabileceği sorusu elbette cevapsızdır.
Yanıtlanması gereken sorular bu kadarla sınırlı değildir. Bir milyon tanesinin sinir hücrelerinin toplamı ancak 20 gram olan bu canlılar, "aniden" gruplar halinde sosyalleşme kararı almış olabilirler mi? Veya böyle bir karara vardıktan sonra toplanıp bu gruplaşmanın kurallarını belirleyebilirler mi? Belirlediklerini kabul etsek bile, hepsi bu yeni sisteme itirazsız itaat eder mi? Bütün bu imkansızları gerçekleştirdikten sonra mı milyonlarca üyeli koloniler kurup ileri bir sosyal düzen sağlayabilmişlerdir?
Peki bu mücadele içinde bir "kast sistemi" nasıl ortaya çıkmıştır? Öncelikle şu sorunun cevaplanması gerekir: Kraliçe ve işçi farkı nasıl ortaya çıkmıştır? Evrimciler bu noktada, işçilerin arasından bir grubun çalışmayı bıraktıklarını ve uzun bir zaman dilimi içinde genetik farklılıklar yaşayarak işçi karıncalardan farklı bir fizyolojiye sahip olduklarını öne süreceklerdir. Ancak bu dönüşüm süreci içinde sözkonusu "kraliçe adayları"nın nasıl beslendiği sorusu karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kraliçe karıncalar yiyecek aramazlar, işçilerin getirdikleri besinlerle beslenirler. Eğer bazı işçiler kendilerini "kraliçe" olarak görmeye başlamış olsalar bile, bu hiyerarşi nasıl ve neden diğer işçiler tarafından kabul edilmiştir? Dahası, neden bu kraliçeyi beslemeye razı olmuşlardır? Evrim'e göre içinde bulundukları "yaşam mücadelesi", yalnızca kendilerini düşünmelerini öngörmektedir çünkü.
Tüm böcekler hayatlarının büyük kısmını yiyecek aramakla geçirirler. Yiyecek bulurlar, yerler, yeniden acıkır, yeniden ararlar. Bir de tehlikelerden kaçarlar. Evrim'i kabul ettiğimizde, karıncaların da bir zamanlar böyle "bireysel" yaşadıklarını fakat milyonlarca yıl önce bir gün sosyalleşmeye karar verdiklerini kabul etmemiz gerekir. Aralarında ortak bir iletişim yokken -çünkü iletişim Evrim'e göre sosyalleşmenin bir sonucudur- bu sosyal düzeni "kurmaya" nasıl "karar verdikleri" sorusunun ise hiçbir cevabı yoktur. Dahası, bu sosyalleşme için gerekli olan genetik farklılaşmayı nasıl elde ettikleri sorusunun da hiçbir bilimsel izahı yoktur.
Tüm bunlar bizi tek bir noktaya götürmektedir: Karıncaların milyonlarca yıl önce günlerden bir gün "sosyalleşmeye" başladıklarını iddia etmek, aklın ve mantığın tüm temel kurallarını çiğnemek demektir. Konunun tek açıklaması ise şudur: Detaylarını ileriki bölümlerde göreceğimiz sosyal düzen karıncalarla birlikte yaratılmıştır ve yeryüzündeki ilk karınca kolonisinden bugüne dek bu sistem değişmemiştir.
Ayet, bal arılarının tüm işlerinin onlara Allah tarafından yapılan bir "ilham"la yürüdüğünü bildirmektedir. Buna göre bu hayvanların kurdukları tüm "evler", yani kovanlar-ve dolayısıyla bu kovanlardaki tüm sosyal düzen-bal yapmak için sürdürdükleri tüm işlemler, Allah'ın onlara verdiği bir ilhamla gerçekleşmektedir.
Karıncaları incelediğimizde onlardaki durumun da bundan farksız olduğunu görürüz. Onlara da Allah tarafından belirli bir sosyal düzen ilham edilmiştir ve buna harfiyyen uymaktadırlar. Her karınca türünün kendisine verilmiş olan görevi eksiksiz yerine getirmesinin ve tam bir teslimiyetle daha fazlasına uzanmamasının nedeni budur.
Nitekim doğanın kanunu da budur. Doğada evrimin iddia ettiği gibi başıboş ve tesadüfi bir "yaşam mücadelesi" yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Aksine, tüm canlılar kendilerine belirlenen "rızkı" yerler ve Allah tarafından kendilerine verilen görevleri ifa ederler.
 
                                                                                                                          
                                                               Populerbilgi.com











 
 
   
 
************** ***** Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol